Menu

Aylık Yazı Dizileri

Sonsuzluk Sürecinde Mekanla Bütünleşme

SONSUZLUK SÜRECİNDE

MEKÂNLA BÜTÜNLEŞME

 

      1.  Giriş

Tarih, genel olarak geçmiş zaman boyutlarında yer alan olayların ve hareketlerin meydana gelişlerinden başlayarak, sonuçlanmalarına kadar geçen zaman içerisindeki bilgileri toplayan, düzenleyen, değerlendiren, yorumlayan ve elde edilenleri yaşanan veya gelecek zaman boyutlarına sunan bir ilim olarak kabul edilir.

 

Tarih ilmi, geçmiş zaman boyutu her yaşayan zaman için söz konusu olduğundan ve her yaşanan zamanın olayları ve hareketleri gelecek zaman boyutunu hazırladığından belki bütün zamanların ve zaman boyutlarının bilgilerini toplamak ve değerlendirmek durumundadır.

 

      2.  Zaman

İnsanların ve toplumların hayatları, tutumları, davranışları ve hareketleri üç zaman boyutu içinde yer alır. Bunlar, “geçmiş zaman-yaşanan zaman-gelecek zaman” boyutlarıdır. Biz bunu, “Dün-Bugün-Yarın” olarak tanımlıyoruz. Dün meydana gelen olay ve hareketler, bugünün olay ve hareketlerini hazırlar, etkiler ve yönlendirir. Bugünün olay ve hareketleri ise yarının hazırlayıcısı, etkileyicisi ve yönlendiricisidir.

 

Tarihi varlık alanını meydana getiren insan olayları ve hareketleri üç zaman boyutunda yer aldığından, tarihle zaman ve zaman boyutları arasında açık, kesin ve kopmayan bir bağ olur. Tarih, zaman boyutlarının ilmidir. İnsan ve toplumlar, hayatın sürekliliğine ve bütün zamanlarla bütünleşmeye doğru ve şuurlu olarak sosyal bilim aracılığı ile uyum sağlayabilirler. Bu bilimlerin başında da tarih gelir. Tarihin önemli bir konusu da toplumların hayat ve kaderlerinde rol almış kimselerin tutum ve davranışlarını ortaya koyar.

 

      3.  Mekân 

İnsan ve toplumlar için mekân, üzerinde yaşadıkları yeryüzünde bulunan herhangi bir “yer”dir. Ancak, bu yer’in jeofizik ve tarihi yapısı insan ve toplumları etkiler. Olaylar, hareketler, davranışlar tümüyle bu etkinin sonucu olarak meydana gelir, devam eder ve süreklilik kazanır. İnsan ve toplumların kültürü, mekânın jeofizik ve tarihsel yapısına bağlı olarak şekillenir, kendisine özgü özelliklere sahip olur.(1) Mekân kavramı, çalışma ve iş hayatında insanların oturdukları ve çalıştıkları yerler bir mekânı anlatır. Her biri ayrı bir mekânı açıklar ve tanımlar. Mekân bir varlıktır. Bütün olaylar, hareketler, davranışlar, mekân denilen varlığın içerisinde oluşur, devam eder ve sona erer.

 

Mekân, her türlü boyutların, doğruların, ölçülmenin, ölçülebilmenin esasını teşkil eder. Olayların, hareketlerin, davranışların yeri, boyutları, somut etkileri ancak mekân kavramının varlığı sonucu belirlenir, açıklanır, ölçülür ölçülebilir. Zaman gibi mekân da olayları, hareketleri, davranışları yönlendirir. Hareket ve davranışların doğruluğu ve yararı en uygun zamanlama ve en uygun bütünleşme mekânla gerçekleşir.

 

Toplumu meydana getiren bireylerden her biri bulundukları ve yaşadıkları yere bağlıdırlar, oranın havasını teneffüs ederler ve oranın ikliminde yaşarlar. Bunları meydana getiren aileler, toplumun çekirdekleri olarak, yaşadıkları yer’e aynı duygularla bağlanırlar. Bütün bunlar, toplumla mekânın bütünleşmesini somut esaslara dayandıran ilişkiler demetidir. İnsanların ve toplumların “mekânla bütünleşme” leri o yer’i kutsal bir mekân olarak ortaya koyar. Bu da, mekân özelliğinin tarihsel ve manevi yanıdır.

 

      4.  Tarih ve Mekân

Tarih ve mekân birbirinden ayrılmaz, birbirinden ayrı düşünülemez iki kavramdır. Bir ilim olarak tarih, mekân içerisinde yer alan olayları, hareketleri, davranışları inceler. Bunlarla ilgili belgeleri toplar, düzenler, yorumlar ve sunar. Bütün bu çalışma ve gayretler her şeyden önce “mekâna” bağlanır ve “mekâna” bağlıdır.(2)

 

      5.  Zaman boyutunda meydana gelen eserler

Bir kısım insanların toplum içinde görev aldıkları zaman boyutları vardır. Toplum içinde görevli bulundukları zaman diliminde kendi hareketlerinden eserler meydana getirirler ve bu eserler o toplumun değerleri olarak anılır. Bütün bu değerler, kendileri tarafından veya kendi zaman boyutları içerisinde ortaya konulan ve gerçekleşen eserlerdir.

 

Bir kültür ve ülkü birliği olan bu eserler, sonsuzluğa doğru şuurlu bir şekilde uyum sağlayan, her şeyden önce toplumun varlığına olan inanç ve bu inancın verdiği azim ve kararlı çalışmalarla bütünlük kazanır.

 

      6.  Bütünleşme

Toplumlar, üyelerinin grup olarak ortak çıkar, ideal ve gayeler etra­fında toplanıp bütünleşmek suretiyle varlıklarını devam ettirirler. Zaman boyutunda birbirlerini izleyen birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olan ve aralarında daima bir sebep-sonuç ilişkisi bulunan olayların ve hareketlerin meydana getirdiği zincir, bütünleşmenin en önemli ve en büyük gerçeklerinden birini ortaya koyar. Bu, gerçek bütünleşme, sürekliliği meydana getirir. İnsan ve toplumların varlıkları ve gelişmeleri, hayatın açıklanan sürekliliğine doğru ve şuurlu bir uyum sağlamalarına ve zaman boyutu ile bütünleşmelerine bağlıdır.

 

      7.  Mekânla Bütünleşme

Toplumların üzerinde yaşadıkları yer ve mekânla, aralarında çok sıkı manevi bir bağ vardır. Çünkü bir yere yerleşen toplum, bu yerdeki tarihi olaylara ve bu yerde meydana getirdiği eserlere bağlı kalır, toplumla mekân bütünleşir ve kaynaşır.(3) Toplum yalnız yaşayanlarıyla değil atalarının ve kendinden öncekilerin eserleriyle de mekâna bağlı kalır. Toplumun maddi, manevi bağlarıyla bağlandığı ve bütünleştiği yer, tarihi bir varlık haline gelir ve orası toplumun mekânı olur.

 

İnsan toplumları ve bunların kültürlerini birbirinden ayıran başlıca etmenlerden biri mekânın jeofizik ve tarihsel özellikleridir.(3) Teknolojik ilerleme ve gelişmeler, iletişim araçlarının yoğunluğu ve yaygınlığı ne kadar artarsa artsın insan ve toplumlar, yaşadıkları mekânın özellikleri ve tarihsel yapısı daima farklı olacaktır.

 

Toplum üyeleri, mekânın meydana getirdiği bu farklılıkların ebedi olduğu gerçeğini görerek ve bunlar arasında sevgiyle, şuurla, bilgiyle uyum ve ahenk içinde mekânla bütünleşmenin mutluluğu içinde olacaklardır.

 

      8.  Gelenek

Her insan topluluğunun bir geleneği vardır. Her ailenin, her kuruluşun, kısaca hayat içinde faaliyetlerde bulunan hizmetler gören özel veya kamu kurumunun, kuruluşunun bir anlamda her insanın geleneği vardır. İnsanlar, kendisinden bir öncekilerin hayat tarzlarını, görüş ve davranış biçimlerini devralarak onları kendi hayatı içerisinde devam ettirip bir sonraki nesillere aktarmak suretiyle toplumun sürekliliğini sağlıyorsa, kurum ve kuruluşlar da sürekliliklerini devraldıkları ve yarattıkları geleneklerle gerçekleştirirler ve sonraki nesillere aktarırlar.

 

Bir toplumun, gelişme düzeyi ne olursa olsun, siyasi, sosyal, kültürel, iktisadi ve teknolojik hayatı kendisine özgü geleneklerin etkisi altındadır. Toplumlara “kişilik kazandıran”, toplum fertlerinin kendilerini bir değer ve kuvvet olarak görmelerini ve onlara özgüven sağlayan gelenekleridir, geleneklerine verdikleri özendir.

 

Geleneklerde bütünleşme, geçmiş zaman boyutlarından gelen, nesillerden nesillere aktarılan hayat tarzlarının, görüş ve davranış biçimlerinin, özü kaybetmeden, akla ve bilime dayanılarak geliştirilmiş durumunun bütün fertlerce paylaşılması anlamına gelir. Bu, fertlerden kurulu toplumlarda bir bütünlük gösterir. (4)

 

      9.  Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği Topluluğu

Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği, 6 Kasım 1902 tarihinde 28 üyenin birleşmesiyle, “Chambre Maritime Des Compagnies de Navigation Etrangers Constantinople,” o zamanki Türkçesiyle “Ecnebi Seyr-i Sefain Kumpanyaları Dersaadet Bahriye Odası” olarak İstanbul Galata’ da kuruldu.

 

Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulan ve Cumhuriyet döneminde faaliyetlerini sürdürerek günümüze kadar gelen Derneğimiz, oldukça eski Sivil Toplum Kuruluşları arasında yer almaktadır. Kuruluşundan itibaren günümüze kadar olan süreç içinde üyelerinin ortak çıkar ve gayelerini birlik-bütünlük içinde savunmuş, sürdürmüş ve bugünlere gelmiştir.

 

Derneğimiz, yüz yılı aşkın süre içinde çok zengin bir kültüre sahip olmuş, gerek ulusal gerekse uluslararası alanda seçkin ve saygı duyulan bir kurum haline gelmiş, ancak kendi mülkiyetinde bir mekâna sahip olamamıştı. Bugün Cihangir’de, tarihi geçmişine yaraşan güzel bir mekâna sahip bulunmaktadır. Vapur Donatanları ve Acenteleri Topluluğu bu mekânı, Denizcilik Kültür Merkezi haline getirmiştir.

 

Deniz kültürünün gelişmesine ve korunmasına katkılar sağlayacak olan bu mekân, toplum düşüncesinin bu merkezle şuurlu uyumu ve bağlılığı sonsuza dek sürecektir. Çünkü bu merkezi, bütün olumsuzluklara karşılık kendisine bir mekân yapabilmiş bir topluluğun eseridir. Mesele, bu duygunun ve şuurun daima canlı tutulması ve bütünleşme özelliğinin yıpratılmamasıdır. Bu mekânın sahibiyet şuurunun, çeşitli ideolojiler, çeşitli fikirlerle ve diğer yollarla zedelenmemesidir.

 

Dernek Yönetimi, dernek şeklinin hukuk düzenimizde yer almasının en önemli sebeplerinden biri de, üyelerimizin her alanda başarılara olan ihtiyacının, topluluğumuzu aydınlatmak ve irşat etmekle sağlanacağına olan inancıdır. Artık bu inancı taşıyanların çabalarını, emeklerini, bilgi ve deneyimlerini sürekli olarak bir araya getirecekleri ve paylaşacakları bir mekânı olmuştur. Topluluk üyelerinin en belirgin özelliği, kendilerine doğruları gösteren yönetimin öncülüğünde sabırla, azimle ve kararlılıkla çalışmalarının sürekliliğine uyum göstermeleri ve bütünlük sağlamalarıdır.

 

Her şeyden önce yüksek değerlere sahip bu eserleri koruma ve geliştirme kararlığında olan Dernek Yönetimi, öncü olarak başlattığı bir düşünce eylem birliğidir. Bu hareketin öncüleri ve bu öncülere katılan ve daha sonra katılacak olan topluluk üyeleri, öncelikle bu mekânı ve değerlerini korumak ve geliştirmekle yükümlüdürler. 

 

Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği’nin tarihini o topluluktan birinin anlatması elbette deniz kültürü konusunda denizcilik sektörüne güven verir. Çünkü eksen Dernek Yönetimi olsa da bir bütünlük taşır. Yönetim Kurulu arkadaşlarım bu onurlu görevi yerine getiren zaman diliminde Derneğimizi mekân sahibi yapmışlardır. Bu mekân yalnızca kişilerin dünyasını yansıtmıyor. Bu mekân, Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği Topluluğu’nu yansıtıyor. Bu mekân, Topluluğun Sonsuzluk Sürecinde Mekânla Bütünleşmesi’dir.

 

Açıklamalar                            :

1.    E.Z. Ökte, YMHHD Amaçları-İlkeleri-Hedefler Tarihi Araştırmalar Vakfı Yayını 2003 s.509

2.    A.G.E. s.511

3.    A.G.E. s.510

4.    A.G.E. s.525

 

 

Ruhi Duman
Bostancı, 12 Eylül 2010