Aylık Yazı Dizileri
Hukuk - Uluslararası Deniz Hukuku
HUKUK
ULUSLARARASI DENİZ HUKUKU
1.) Giriş
Devletlerin tarihi süreçleri içerisinde denizlerle olan ilgi ve çıkarları, denizlerin sağladığı kolaylıklardan yararlanma çaba ve uğraşısı veren girişimlerle gelişti. Değişik coğrafi alanlarda, doğal, sosyal ve iktisadi şartlar altında düşünce ve hayat tarzının oluşturduğu, birbirini tamamlayan ve bütünleştiren kültür çevrelerini meydana getirdi. Bu değişik coğrafi kültüre sahip denizci topluluklar, zamanla karşılıklı ticaret ve mal değişimlerinin gelişmesini de güvence altına aldı. Bu ticari bağlantılar, suyolları ve deniz taşımacılığı ile yapılan ticaret, değişik coğrafi bölgelerdeki ülkelerin iktisadi olarak güçlenmesine ve bu ticaretin düzenli işlemesi için suyollarının ve denizlerin kullanılmasında büyük bir güç ve beceri kaydetti. Bu güç ile, denizcilik ve deniz ticaretinin örgütlenmesine, doğal ve ticari zorlukların giderilerek belirli esaslara bağlanmasına ve büyük ticaret yollarının gelişmesine önem verildi.
Denizcilikte insanların düşünce sisteminde akıl, bilim ve gerçekçilik kavramları bir bütünün ayrılmaz bir parçası olarak kabul edildi. Birbirlerini tamamlayan bu kavramlar, davranışların, eylemlerin ve olayların açıklanmasında kullanılacak yol ve yöntemlerde “Bilimsellik” esası olarak kabul edildi. Bu sistemde gerçeklere dayanan, akılcı ve bilimsel yaklaşım, denizcilik dünyasındaki bütün davranışların, eylemlerin, olayların ve yaratılan eserlerin birden fazla sebeplere dayandığını ortaya koydu.
Devletlerin deniz ve deniz kaynaklarının kullanımı ve her türlü deniz işletmeciliği ve deniz ticaretiyle ilgili çıkan sorunların kolaylaştırılması konuları uluslararası ilişkiler düzeyine getirildi. Bunlar ikili anlaşmalar, ittifaklar, konferanslar, konvansiyonlar sonucunda uluslararası kurallara uyum sağlayarak Uluslararası Deniz Hukuku' nun uygulanması şeklinde görülür.
2.) Kavramlar
a.) Hukuk
Hukuk; Haklar, Hukukun Üstünlüğü demektir. Devlet hukuktur, hukukla idare edilir. Her devletin bir Anayasası vardır. İdare edilme şekil ve şartı bu anayasada yazılıdır.
b.) Haklar
Haklar ikiye ayrılır. Bunlar,
i. Kişi Hakları,
ii. Kamunun Hakları, Toplumun hakları, Devletin Hakkıdır.
c.) Kişi Hakları,
Kişi hakları kutsaldır ve dokunulmazdır. Bu kutsallık ve dokunulmazlık nitelikleri Anayasa ve diğer yasaların kurallarında belirtilmiştir. Kişi hakları, hayat tarzımızın temel özelliği olan ve aynı zamanda her alanda gelişmesinin en etkin güç kaynağıdır.
d.) Devletin Hakları,
Kişi hakları için devletin hakları bir yere itilemez. Devlet, uluslararası ilişkilerde söz sahibidir. Kişilerin, toplumun, devletin haklarını savunması gerekir. Her vatandaş, devletin haklarına saygılı olmak ve korumakla yükümlüdür. Bu da, “Hukukun Üstünlüğü” demektir.
e.) Hareket
Hukuk bir harekettir. Hakların korunması bir tavır almayı gerektirir. Tavır alma, tutum gösterme “Hareket” gerektirir, “tavır ve tutum içinde” Dinamik, Devrimci demektir. Haklar bir saldırıya uğrarsa onu savunmak gerekir. Tutum ve davranışın ötesinde eylem gerekir.
Siyasi alanda politika üretimi bir harekettir. Yeni kurallar getirmek, yeni yasa yapmak bir harekettir. Toplumun refahını, özlemlerini, beklentilerini, ihtiyaçlarını karşılamak ve savunmak bir harekettir.
f.) Kural
Bir takım toplumsal davranış kurallarının benimsenip uygulanmasıyla gerçekleşebilir. Toplumun varlığı için vazgeçilmez nitelik taşıyan bu kurallar bütünü, toplumun düzenini oluşturur. Az veya çok etkili bir düzen olmadan toplum olmaz.
g.) Düzen.
Bir toplumu toplumsal, siyasal, ekonomik v.b. açılardan düzenleyen kurumlar ve yasalar dizgesidir.Düzen, her şeyin bir sırayla, bir amaca göre, kendine ayrılmış, uygun yerde bulunması ve doğru biçimde işlemesini sağlar. Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması demektir. Düzensizlik, kargaşa (kaos ve anarşi) ve sonsuz bir kavga getirir. Toplumun çökmesine yol açar.
3.) Uluslararası Hukuk (Devletler Hukuku)
Tarihi varlık alanında yer alan eylem ve olaylar, ancak aklın öncülüğünde bilimsel yöntemlerle açıklanabilir. Bilim, aklın öncülüğünde, gerçekler temeline oturur ve gerçekleri arar. Bu yaklaşım tarihi gelişmelerin, deneyimlerin de bir sonucudur. Toplum hayatımızın bütün hizmet ve faaliyetlerinde temel alınacak bir ilke olarak görülür ve hedefler bu ilkeye dayanarak belirlenir. Uluslararası ilişkilerde "gerçekçilik" esas alınır.
İnsan, düşünebilen, öğrenebilen, bilgisini geliştirebilen, başkalarına aktarabilen bir yaratıktır. Bunlar yalnız bireyseldeğil, aynı zamanda toplumsalözelliklerdir. İnsan düşüncesi dilaracılığıyla toplumsallaşır. Kavramlara dayanan bilgi ve düşünce, toplum geliştikçe yayılıp serpilir, kuşaktan kuşağa aktarılarak zaman içinde varlığını sürdürür.
Orta Çağın sonlarında Avrupa'daki en belirgin değişiklik ticaretin gelişmesi olmuştur. Alış-veriş geliştikçe toplumların, devletlerin geliri artmış, geliri arttıkça devletler ticareti teşvik etmiştir. Bu gelişme, o dönemde devletlerarası ticaret antlaşmalarının yapılmasına yol açmıştır.
Uluslararası Hukuk 16 ve 17. yy.da yeni anakaraların keşfi, denizlerdeki etkinliklerin artması, ticari etkinliğin gelişmesi, ulusal devletlerin kurulması, olguları, egemen devletler arasındaki ilişkiyi yoğunlaştırıp yeni sorunların ortaya çıkmasına yol açarken, insanları o zamana kadar üzerinde düşünmedikleri veya düşünemedikleri konulara eğilmek zorunda bırakmış ve böylece, ilk uluslararası hukuk yazarları sahneye çıkmıştır. (1)
Devletler Hukuku son birkaç yüzyılda doğmuş ve oluşmuştur; ancak, çok eski çağlarda kendinden önceki kuşakların yüzyıllar boyunca elde edip, geliştirip, kuşaktan kuşağa aktara geldikleri bilgi ve deneyimlerin ürünüdür. Her kuşak, kendinden önceki kuşakların bilgi birikimlerinden yararlanarak, bilimsel ve teknik gelişme sağladı.İşte Devletler Hukukunun temeli bu bilgilere dayanarak gerçekleştirildi.
Ticari gelişmelerin sonucunda toplumlar ve milletler bir çok değerlerini, kültürlerini bir bölgeden diğer bölgeye; bir kıtadan başka bir kıtaya deniz yolu (gemi ile) ticaretiyle götürmesinde, denizlerin sağladığı kolay, ucuz ve güvenli olmasında bazı konuların kurallara bağlanması öngörüldü. Denizyolu taşımasında, "Gemi”ninhukuki bir varlık, bir İşletme kabul edilmesi, donatanının, kaptanının, diğer çalışanlarının haklarının, görev ve sorumluluklarının belirlenmesi, taşınan insan ve yükün güvenliği gibi konuların, olayların, davranışların, eylemlerin ve yapılan faaliyetlerin kurallara bağlanması ile"Hukuk” –"Deniz Hukuku" meydana geldi.
Bağımsız devletler arasındaki ilişkileri “düzenleyen kurallar” diye tanımlanan hukuk, dilimizde:
- “Uluslararası Hukuk” Milletlerarası Hukuk,
- Devletler (Umumi) Hukuku,
olarak adlandırılır.
Devletler Hukuku, yüzyılımızın başlarında, “bağımsız devletler arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar”olarak tanımlanır. Akılcılık, bilimsellik ve gerçekçilik eylem ve olayların açıklanmasında ve değerlendirilmesinde olduğu kadar oluşumların yönlendirilmesinde de esası teşkil eder. Bu sebeple, akla-gerçeğe-bilime verilen önem ve değer yalnız eylem ve olayların açıklanmasında esas alınacak kavramlar değil, aynı zamanda oluşması istenilen davranışların, eylemlerin ve olayların da yönlendirilmesi ve yönetilmesi esasını teşkil ederler.
1. Dünya Savaşı'ndan sonra bazı oluşumlar ve örgütler ortaya çıktı. Bağımsız devletlerin dışındaki bazı varlıkların da devletler hukuku öznesi olarak kabul edilmesi zorunlu oldu. Bağımsız devletlere ek olarak devletler hukuku süjesi durumuna gelen varlıklar; Birleşmiş Milletler (BM; UN), Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Uluslararası Deniz Ticaret Odası(ICS) vb gibi kuruluşlar meydana geldi.
Genel olarak toplumların siyasi, iktisadi, mali, kültürel, teknolojik hayatlarının düzenlenmesi; güvenlik, savunma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması esasları milli menfaatler doğrultusunda belirlendi. Bu nedenle milli menfaatler Anayasalarda ve önemli temel kanunlarda açıklanarak hukuki güvence altına alındı ve yaptırım gücüne kavuşturuldu.
Yüce Ata’ mızın 1925 yılında söylediği, “Bir milletin fertlerine hakim olan, uyulması gerekli olan, milletin ortak arzusu ve ortak fikirleridir,” sözü, hukuka ve hukukun üstünlüğüne ne kadar önem verdiğini ve verilmesi gerektiğini bizlere göstermektedir.
Ruhi Duman
İstanbul, 9 Eylül 2007
1.) Bu yazarların bazıları:
Vittoria (16. yy başı)
Suarez (16. yy sonu, 17. yy başı)
Gentili (Gentilis) (16. yy sonu, 17. yy başı)
Grotius (Hugo de Groot) (17 yy.ın ilk yarısı)
Aybay Gündüz. Deniz Hukuku S. 829 Aybay Yayını 1998
ULUSLARARASI DENİZ HUKUKU
1.) Giriş
Devletlerin tarihi süreçleri içerisinde denizlerle olan ilgi ve çıkarları, denizlerin sağladığı kolaylıklardan yararlanma çaba ve uğraşısı veren girişimlerle gelişti. Değişik coğrafi alanlarda, doğal, sosyal ve iktisadi şartlar altında düşünce ve hayat tarzının oluşturduğu, birbirini tamamlayan ve bütünleştiren kültür çevrelerini meydana getirdi. Bu değişik coğrafi kültüre sahip denizci topluluklar, zamanla karşılıklı ticaret ve mal değişimlerinin gelişmesini de güvence altına aldı. Bu ticari bağlantılar, suyolları ve deniz taşımacılığı ile yapılan ticaret, değişik coğrafi bölgelerdeki ülkelerin iktisadi olarak güçlenmesine ve bu ticaretin düzenli işlemesi için suyollarının ve denizlerin kullanılmasında büyük bir güç ve beceri kaydetti. Bu güç ile, denizcilik ve deniz ticaretinin örgütlenmesine, doğal ve ticari zorlukların giderilerek belirli esaslara bağlanmasına ve büyük ticaret yollarının gelişmesine önem verildi.
Denizcilikte insanların düşünce sisteminde akıl, bilim ve gerçekçilik kavramları bir bütünün ayrılmaz bir parçası olarak kabul edildi. Birbirlerini tamamlayan bu kavramlar, davranışların, eylemlerin ve olayların açıklanmasında kullanılacak yol ve yöntemlerde “Bilimsellik” esası olarak kabul edildi. Bu sistemde gerçeklere dayanan, akılcı ve bilimsel yaklaşım, denizcilik dünyasındaki bütün davranışların, eylemlerin, olayların ve yaratılan eserlerin birden fazla sebeplere dayandığını ortaya koydu.
Devletlerin deniz ve deniz kaynaklarının kullanımı ve her türlü deniz işletmeciliği ve deniz ticaretiyle ilgili çıkan sorunların kolaylaştırılması konuları uluslararası ilişkiler düzeyine getirildi. Bunlar ikili anlaşmalar, ittifaklar, konferanslar, konvansiyonlar sonucunda uluslararası kurallara uyum sağlayarak Uluslararası Deniz Hukuku' nun uygulanması şeklinde görülür.
2.) Kavramlar
a.) Hukuk
Hukuk; Haklar, Hukukun Üstünlüğü demektir. Devlet hukuktur, hukukla idare edilir. Her devletin bir Anayasası vardır. İdare edilme şekil ve şartı bu anayasada yazılıdır.
b.) Haklar
Haklar ikiye ayrılır. Bunlar,
i. Kişi Hakları,
ii. Kamunun Hakları, Toplumun hakları, Devletin Hakkıdır.
c.) Kişi Hakları,
Kişi hakları kutsaldır ve dokunulmazdır. Bu kutsallık ve dokunulmazlık nitelikleri Anayasa ve diğer yasaların kurallarında belirtilmiştir. Kişi hakları, hayat tarzımızın temel özelliği olan ve aynı zamanda her alanda gelişmesinin en etkin güç kaynağıdır.
d.) Devletin Hakları,
Kişi hakları için devletin hakları bir yere itilemez. Devlet, uluslararası ilişkilerde söz sahibidir. Kişilerin, toplumun, devletin haklarını savunması gerekir. Her vatandaş, devletin haklarına saygılı olmak ve korumakla yükümlüdür. Bu da, “Hukukun Üstünlüğü” demektir.
e.) Hareket
Hukuk bir harekettir. Hakların korunması bir tavır almayı gerektirir. Tavır alma, tutum gösterme “Hareket” gerektirir, “tavır ve tutum içinde” Dinamik, Devrimci demektir. Haklar bir saldırıya uğrarsa onu savunmak gerekir. Tutum ve davranışın ötesinde eylem gerekir.
Siyasi alanda politika üretimi bir harekettir. Yeni kurallar getirmek, yeni yasa yapmak bir harekettir. Toplumun refahını, özlemlerini, beklentilerini, ihtiyaçlarını karşılamak ve savunmak bir harekettir.
f.) Kural
Bir takım toplumsal davranış kurallarının benimsenip uygulanmasıyla gerçekleşebilir. Toplumun varlığı için vazgeçilmez nitelik taşıyan bu kurallar bütünü, toplumun düzenini oluşturur. Az veya çok etkili bir düzen olmadan toplum olmaz.
g.) Düzen.
Bir toplumu toplumsal, siyasal, ekonomik v.b. açılardan düzenleyen kurumlar ve yasalar dizgesidir.Düzen, her şeyin bir sırayla, bir amaca göre, kendine ayrılmış, uygun yerde bulunması ve doğru biçimde işlemesini sağlar. Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması demektir. Düzensizlik, kargaşa (kaos ve anarşi) ve sonsuz bir kavga getirir. Toplumun çökmesine yol açar.
3.) Uluslararası Hukuk (Devletler Hukuku)
Tarihi varlık alanında yer alan eylem ve olaylar, ancak aklın öncülüğünde bilimsel yöntemlerle açıklanabilir. Bilim, aklın öncülüğünde, gerçekler temeline oturur ve gerçekleri arar. Bu yaklaşım tarihi gelişmelerin, deneyimlerin de bir sonucudur. Toplum hayatımızın bütün hizmet ve faaliyetlerinde temel alınacak bir ilke olarak görülür ve hedefler bu ilkeye dayanarak belirlenir. Uluslararası ilişkilerde "gerçekçilik" esas alınır.
İnsan, düşünebilen, öğrenebilen, bilgisini geliştirebilen, başkalarına aktarabilen bir yaratıktır. Bunlar yalnız bireyseldeğil, aynı zamanda toplumsalözelliklerdir. İnsan düşüncesi dilaracılığıyla toplumsallaşır. Kavramlara dayanan bilgi ve düşünce, toplum geliştikçe yayılıp serpilir, kuşaktan kuşağa aktarılarak zaman içinde varlığını sürdürür.
Orta Çağın sonlarında Avrupa'daki en belirgin değişiklik ticaretin gelişmesi olmuştur. Alış-veriş geliştikçe toplumların, devletlerin geliri artmış, geliri arttıkça devletler ticareti teşvik etmiştir. Bu gelişme, o dönemde devletlerarası ticaret antlaşmalarının yapılmasına yol açmıştır.
Uluslararası Hukuk 16 ve 17. yy.da yeni anakaraların keşfi, denizlerdeki etkinliklerin artması, ticari etkinliğin gelişmesi, ulusal devletlerin kurulması, olguları, egemen devletler arasındaki ilişkiyi yoğunlaştırıp yeni sorunların ortaya çıkmasına yol açarken, insanları o zamana kadar üzerinde düşünmedikleri veya düşünemedikleri konulara eğilmek zorunda bırakmış ve böylece, ilk uluslararası hukuk yazarları sahneye çıkmıştır. (1)
Devletler Hukuku son birkaç yüzyılda doğmuş ve oluşmuştur; ancak, çok eski çağlarda kendinden önceki kuşakların yüzyıllar boyunca elde edip, geliştirip, kuşaktan kuşağa aktara geldikleri bilgi ve deneyimlerin ürünüdür. Her kuşak, kendinden önceki kuşakların bilgi birikimlerinden yararlanarak, bilimsel ve teknik gelişme sağladı.İşte Devletler Hukukunun temeli bu bilgilere dayanarak gerçekleştirildi.
Ticari gelişmelerin sonucunda toplumlar ve milletler bir çok değerlerini, kültürlerini bir bölgeden diğer bölgeye; bir kıtadan başka bir kıtaya deniz yolu (gemi ile) ticaretiyle götürmesinde, denizlerin sağladığı kolay, ucuz ve güvenli olmasında bazı konuların kurallara bağlanması öngörüldü. Denizyolu taşımasında, "Gemi”ninhukuki bir varlık, bir İşletme kabul edilmesi, donatanının, kaptanının, diğer çalışanlarının haklarının, görev ve sorumluluklarının belirlenmesi, taşınan insan ve yükün güvenliği gibi konuların, olayların, davranışların, eylemlerin ve yapılan faaliyetlerin kurallara bağlanması ile"Hukuk” –"Deniz Hukuku" meydana geldi.
Bağımsız devletler arasındaki ilişkileri “düzenleyen kurallar” diye tanımlanan hukuk, dilimizde:
- “Uluslararası Hukuk” Milletlerarası Hukuk,
- Devletler (Umumi) Hukuku,
olarak adlandırılır.
Devletler Hukuku, yüzyılımızın başlarında, “bağımsız devletler arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar”olarak tanımlanır. Akılcılık, bilimsellik ve gerçekçilik eylem ve olayların açıklanmasında ve değerlendirilmesinde olduğu kadar oluşumların yönlendirilmesinde de esası teşkil eder. Bu sebeple, akla-gerçeğe-bilime verilen önem ve değer yalnız eylem ve olayların açıklanmasında esas alınacak kavramlar değil, aynı zamanda oluşması istenilen davranışların, eylemlerin ve olayların da yönlendirilmesi ve yönetilmesi esasını teşkil ederler.
1. Dünya Savaşı'ndan sonra bazı oluşumlar ve örgütler ortaya çıktı. Bağımsız devletlerin dışındaki bazı varlıkların da devletler hukuku öznesi olarak kabul edilmesi zorunlu oldu. Bağımsız devletlere ek olarak devletler hukuku süjesi durumuna gelen varlıklar; Birleşmiş Milletler (BM; UN), Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Uluslararası Deniz Ticaret Odası(ICS) vb gibi kuruluşlar meydana geldi.
Genel olarak toplumların siyasi, iktisadi, mali, kültürel, teknolojik hayatlarının düzenlenmesi; güvenlik, savunma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması esasları milli menfaatler doğrultusunda belirlendi. Bu nedenle milli menfaatler Anayasalarda ve önemli temel kanunlarda açıklanarak hukuki güvence altına alındı ve yaptırım gücüne kavuşturuldu.
Yüce Ata’ mızın 1925 yılında söylediği, “Bir milletin fertlerine hakim olan, uyulması gerekli olan, milletin ortak arzusu ve ortak fikirleridir,” sözü, hukuka ve hukukun üstünlüğüne ne kadar önem verdiğini ve verilmesi gerektiğini bizlere göstermektedir.
Ruhi Duman
İstanbul, 9 Eylül 2007
1.) Bu yazarların bazıları:
Vittoria (16. yy başı)
Suarez (16. yy sonu, 17. yy başı)
Gentili (Gentilis) (16. yy sonu, 17. yy başı)
Grotius (Hugo de Groot) (17 yy.ın ilk yarısı)
Aybay Gündüz. Deniz Hukuku S. 829 Aybay Yayını 1998