Menu

Aylık Yazı Dizileri

Deniz Ticareti

DENİZ TİCARETİ


Giriş

Varlığının devamı ve gelişmesi için su ve su kaynak­larına bağımlı olan insanoğlunun büyük su kitleleriyle ilgilenmek ve onlardan yararlanmak düşünce ve davra­nışları, denizlerle ilişkisinin doğmasına neden olmuş. Bu düşünceden yararlanarak ve etkinliğe dönüştürerek denizle olan bağlantısı artmıştır. Fertlerin, toplulukların, toplumların içinde yaşadıkları coğrafi ve doğal şartlar denizlerle olan ilgilerini çıkarlara yönlendirmiş, çeşitlendirmiş ve genişletmiştir. Bu ilgi ve çıkarların başında genellikle beslenme, ula­şım ve mal mübadelesi sorunlarının çözümü yer almış ve öncelik kazanmıştır.

Deniz
Tanrının insanlara sunduğu en büyük nimetlerden biri “Deniz” dir. İnsanların suya erişmek, suya kavuşmak, su ile kaynaşıp, yaşamak istemesi bir varlık nedeni olmuştur. Su, hayatın devamı için gereken temel unsur ve aynı zamanda manevi bağları kuvvetlendiren bir güç olmuştur. Deniz, insanlar tarafından araştırılan, incelenen, varolan şey arasındaki ilişkinin sonucunda, denizlerin insanoğlu için büyük bir kaynak olduğu belirlenmiştir.

Denizcilik
Denizcilik, denizlerin sağladığı sonsuz nimetlerden, imkanlardan ve kolaylıklardan yararlanma çabası ve uğ­raşısı olarak kabul edilmiştir. İnsanoğlunun çeşitli araç­larla, değişik yol ve yöntemlerle, binlerce yıldır devam eden denizden yararlanma çaba ve uğraşılarının araçları geliştikçe, kapsamları çeşitlenip, alanları genişledikçe, örgütlenerek güçlenip, kendi kurallarını ürettikçe "De­nizci Toplumlar" - "Denizci Milletler" - "Denizci Devletler"tarihi varlık alanına çıkmıştır. Bunlar arasında deniz kaynak ve imkanlarının daha çok ve daha etkin bir biçimde kullanılmaları konularında acımasız rekabet ve mücadeleler insanlık tarihinin önemli bir bölümünü oluşturmuştur.

Deniz Ticareti
Deniz Ticareti, denizlerin sağ­ladığı kolay, ucuz ve güvenli taşıma imkanlarından ya­rarlanarak bir kıyıdan, diğerine mal taşınması ve mal mübadelesi esasına dayanmıştır. Zaman içinde ağırlıklı olarak yolcu ve yük taşıması ticaretine dönüşmüştür. Bu ticaretin başlıca taşıma aracı “Ticaret Gemisi” dir. “Denizde kazanç elde etme maksadına tahsis edilen veya fiilen böyle bir maksat için kullanılan her gemi, kimin tarafından ve kimin nam ve hesabına kullanılırsa kullanılsın ‘Ticaret Gemisi’ sayılır. 

"Gemi”ninhukuki bir varlık, bir İşletme kabul edilmesi, donatanının, kaptanının, diğer çalışanlarının haklarının, görev ve sorumluluklarının belirlenmesi ve taşınan insan ve yükün güvenliği gibi konuların ve yapılan işlem ve faaliyetlerin kurallara bağlanması ile"Deniz Ticareti” – “Deniz Ticaret Hukuku" - "Deniz Hukuku"meydana gelmiştir. Devletin deniz ve deniz kaynaklarının kullanımı ve her türlü deniz işletmeciliği ve deniz ticaretiyle ilgili önemli bir görev ve so­rumluluğu da uluslararası ilişkiler düzeyindedir. Bunlar ikili anlaşmalar, ittifaklar, uluslararası kurallara uyum ve Uluslararası Deniz Hukuku' nun uygulanması şeklinde görülür.

Tarih boyunca büyük medeniyetlerin denizle­ ve/veya onların karalar (kıtalar) içleriyle ilişkisini sağlayan büyük nehirlerin ve göllerin kıyılarında mey­dana gelmiş olmaları bir rastlantı değildir. Denizler ken­dilerinden yararlanmasını bilen toplumlara, milletlere verdikleri sonsuz nimetler, imkanlar ve çıkarlarla mede­niyetlerin doğuş ve gelişimlerine en büyük desteği sağlamış ve bunların yayılmasına yol açmıştır. Top­lumlar ve milletler bir çok değerlerini, kültürlerini bir bölgeden diğer bölgeye; bir kıtadan başka bir kıtaya deniz yolu ticaretiyle götürme fırsatını bulmuşlardır. Yaşadıkları coğ­rafi ve doğal şartlar bakımından denizlerle sürekli te­masta bulunan ve/veya karalar içinde büyük nehirlerin ve göllerin kıyılarında varlıklarını devam ettiren toplumlar, çevrelerine ve uzak mesafelere yaydıkları bilgi, teknoloji, bilim ve özellikle kültür değerleri ve deneyimleriyle insanlığın ortak malı ve mirası olan medeniyete büyük katkılar sağlamışlardır.

Tarihi süreçleri içerisinde devletlerin denizlerle olan ilgi ve çıkarları, denizlerin sağladığı nimet ve kolay­lıklardan yararlanma çaba ve uğraşısı veren girişimlerle ilişkileri gelişmiştir. Değişik coğrafi alanlarda, doğal, sosyal ve iktisadi şartlar altında düşünce ve hayat tarzının oluşturduğu, birbirini tamamlayan ve bütünleştiren kültür çevreleri meydana getirmişlerdir. Bu değişik coğrafi kültüre sahip denizci topluluklar, zamanla karşılıklı ticaret ve mal mübadelelerinin gelişmesini de güvence altına almışlardır. Bu ticari bağlantılar, suyolları ve deniz taşımacığı ile yapılan ticaret, değişik coğrafi bölgelerdeki ülkelerin iktisadi olarak güçlenmesine ve bu ticaretin düzenli işlemesi için suyollarının ve denizlerin kullanılmasında büyük bir güç ve beceri sahibi oldular. Bu güçle, denizcilik ve deniz ticaretinin örgütlenmesine, doğal ve ticari zorlukların giderilerek belirli esaslara bağlanmasına ve büyük ticaret yollarının gelişmesine önem verdiler.

Denizler, insan topluluklarının ortak yurdu olan toprakları saran ve karayollarının bittiği yerlerde birleştirici özelliklerini açıkça ortaya koyan en önemli yollar olup deniz ticaretinin başladığı yerlerdir. Denizlerin bu özelliklerini bilen ve onu akıllıca değerlendiren devletler, denizcilik ve deniz ticaretinde dünya devletleri olma yolunda önemli avantaj sağlamışlardır.

Denizcilik “Deniz Ticareti” eylem ve faaliyetlerinden oluşur. Gemi inşasıyla, yük ve yolcu gemileriyle, deniz turizmiyle, yatçılık ve marinacılığıyla, kurtarma ve araştırma gemileriyle, liman hizmet araçları ve işletmeleriyle, kıyı tesisleri ve benzeri kuruluş ve çalışmalarla bunları işleten ve yöneten kurum ve kuruluşlar, bir devletin "Deniz Gücü”nüoluşturur. Deniz Gücü, devletlerin denize ve denizciliğe ilişkin, imkan ve kabiliyetlerinin, millî çıkarlar yararına değerlendirilmesi, kullanılması, korunması ve geliştirilmesi amacıyla harcanan bilimsel, teknolojik, fikri, duygusal ve fiziki çabaların coğrafi, demografik, siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda oluşturduğu etkinliklerin toplam verimliliğidir. Bu verimliliği başaran devletlerin, iktisadi olarak güçlü oldukları, yeni pazarları ele geçirdikleri ve denizlerde egemenlik kurdukları görülmektedir.

Denizci devletler, denizcilik ve deniz ticaretinde sahip oldukları güçle, coğrafi özellikleri gereği ülkelerarası yapılan ticaret antlaşmaları sayesinde kendi ülke ihtiyacı olan malları sahip oldukları deniz gücüyle (filolarıyla) taşımalarından dolayı güçlerine güç katmaktadırlar. Bugün başta Okyanuslar olmak üzere bütün denizlerde, büyük su yollarında, boğazlar ve kör­fezlerde bu rekabet ve mücadeleler devam etmektedir.

Ulu Önder 1924 yılında söylediği, “İnsanlar daima yüksek, temiz ve kutsal faaliyetlere yürümelidirler,” sözü ile ülkemizin coğrafi konumu itibariyle denizlerin bu özelliklerini bilen ve onu akıllıca değerlendiren bir devlet olmayı ve dünya denizci devletleri arasında yer almamızı emretmektedir.

Ruhi Duman

İstanbul, 24 Temmuz 2007