Aylık Yazı Dizileri
Deniz Gücü
İnsanoğlu, değişik yol ve yöntemlerle, binlerce yıldır devam eden denizden yararlanma çaba ve uğraşıları sonucu, araç ve teknolojilerini geliştirdikçe, kapsamlarını çeşitlendirip, alanlarını genişlettikçe, deniz gücünü elde etti.
Tarih, devletlerin dünya hâkimiyeti kurmada, deniz gücünün hâkim rolü oynadığını ortaya koyar. Ülkenin refah ve mutluluğunu mümkün olan en üst seviyeye çıkarmak ve dünya siyasetinde söz sahibi olmak arzusunda olan her devlet için, öncelikle deniz hâkimiyetini elde etmesi esastır. Sahili bulunmayan devletler, gücü ne olursa olsun, gerilemeye, en azından zorda kalmaya mahkûmdurlar. Çünkü kara, baştanbaşa engel demektir, deniz ise serbestlik, kolaylık ve açıklık zeminidir. Bu açıklığı deniz kuvvetleriyle kontrolü altına almayı beceren ve güçlü bir deniz ticaret filosunu elinde bulunduran devletler, dünyanın bütün zenginliklerinden istediği gibi faydalanabilir.
Deniz gücü, donanma gücünden çok fazla bir şeydir. Deniz gücünün içine, sadece savaş gemileri değil ticari denizcilik ve kuvvetli bir anavatan girer. Deniz gücü, bir milletin deniz üstünde veya deniz yoluyla büyüklüğünü mümkün kılan, her şeyi içine alan geniş bir konudur. Donanmalar, seferlerin ve savaşların sadece amaç uğrundaki araçlarıdır. Gelişmiş bir ticaret filosunun ve başarılı bir donanmanın biri olmazsa öbürü olamaz. Ülkenin zenginliği ikisine de bağlıdır.
Deniz gücünü elde etmek, denizde güç kazanmak isteyen bir devletin sahip olması gereken şeyler, altı temel esasa dayanır. Bunlar:
1. Coğrafi mevki,
2. Fiziki olgunluk,
3. Arazi genişliği,
4. Nüfus ve iktisadi gücü,
5. Halkın karakteri ve
6. Hükümetin basiretliliğidir.
1.) Coğrafi Mevki
Bir ülke için coğrafi mevki, önemli noktalardan biridir. Sınırları kara içinde olan bir ülkeye kıyasla, sınırları denize kıyısı bulunan devletler, coğrafi bakımdan çok büyük avantajlara sahiptir. Merkezi mevkide bulunmak, büyük ticaret yollarına yakın limanlara ve muhtemel düşmanlara karşı girişilecek savaşlar için kuvvetli üslere sahip olmak, stratejik bakımdan coğrafi mevki büyük avantaj sağlar.
2.) Fiziki Olgunluk
Bir ülkenin deniz sahili, onun sınırlarından birini teşkil eder. Bir sınırın gerisindeki bölgeye, ulaşım hususunda sağladığı kolaylık ne kadar çoksa, o devletin vatandaşlarının, diğer ülkelerle bu yoldan ilişkiye girme eğilimi o kadar fazla olur.
3.) Arazi Genişliği
Bir ülkenin "Deniz Gücü" olarak gelişmesini sağlayan şart, arazinin genişliğidir. Ülkenin sahip olduğu kilometrekare toprağı değil, deniz sahilinin uzunluğu ve limanlarının özellikleridir.
4.) Nüfus ve İktisadi Güç
Bir ülkenin nüfusunun onun deniz sahili genişliğine göre oranı çok önemlidir. Ülkenin halkı, öncelikle deniz kültürü ve ortaklık kurma kültürüne sahip olmalıdır. Deniz ve ortaklık kurma kültürüne sahip olan halk, geleceğini kendi özgür iradeleriyle ortaklıklar kurarak ülkenin iktisadi gücünü oluşturur.
5.) Halkın Karakteri
Deniz gücü konusunda önemli sayılan unsurlardan biri de, halkın milli karakteri ve kabiliyetidir. Bu da eğitim ve bilgi ile olur. Tarih, istisnasız olarak bize gösteriyor ki, büyük deniz gücüne sahip bir ülkenin ayırt edici özelliklerinden biri de halkının ticarete karşı kabiliyetidir.
6.) Hükümetin Basiretliliği
Bir ülkenin hükümetinin ve müesseselerinin karakteri, deniz gücünün gelişmesiyle ilgisi çok önemlidir. Ülkenin hükümet şekli ve idarecilerinin karakteri, deniz gücünün gelişmesi üzerinde çok belirgin bir rol oynamalıdır.
Ülke hükümeti, jeopolitik açıdan büyük önem arz eden bu konumu, denizcilik açısından en iyi şekilde değerlendirmek zorundadır. Denizciliğin daha da gelişmesi için, denizlerden sağlanan imkânların artırılması, kaynaklarının ekonomiye kazandırılması ve en etkin şekilde kullanılması, hükümetin öncelikleri arasında bulunmalıdır.
Türk Denizciliği,
Türkiye, coğrafi konum itibariyle dünyanın en önemli bölgesinde yer almaktadır. Ülkemiz, denize kıyısı bulunan komşu ve diğer ülkelere kıyasla, coğrafi bakımdan merkezi mevkide bulunması, sahil şeridinin uzunluğu, büyük ticaret yollarına yakın limanlara sahip olması, dış ticaret açısından çok büyük avantaja sahiptir. Uzun sahil şeridine ilaveten Asya ve Avrupa kıtalarını ayıran Türk Boğazları ise Türkiye’nin can damarıdır ve Tanrı bu güzel Boğazları Türkiye’ye nasip kılmıştır. Türk Boğazları, dünyanın en dar suyollarından biri olup ortalama günde 150 gemi geçmektedir.
Denizciliğin gelişmesi, denizlerden sağlanan imkânların artırılması, kaynaklarının ekonomiye kazandırılması ve etkin şekilde kullanılması, hükümetlerin öncelikli plan ve programları arasında yer alır. Her alanda dünyayla yarışan, geleceğe ilişkin büyük beklentileri ve hedefleri olan Türkiye’nin, bir deniz ülkesi olarak denizciliğe gereken önemi ve önceliği vermesi ulusal zorunluluktur.
Köklü geleneği ve tarihsel geçmişi olan Türk Denizciliğinin korunup geliştirilmesi, bir deniz ülkesi olan Türkiye’nin, deniz ve deniz kaynakları, iktisadi, sosyal ve kültürel hayatı güçlendirecek, iktisadi faaliyetleri çeşitlendirip, dünya pazarlarına ulaştıracak, iktisadi kalkınmaya hareketlilik ve ivme kazandıracak, toplumumuzun çağdaşlaşma özlem ve beklentilerini gerçekleştirecek özelliklere ve niteliklere sahiptir.
Kabotaj Hakkı
Kabotaj, bir ülkenin kendi limanları arasında deniz ticareti konusunda tanıdığı ayrıcalıktır. Bu ayrıcalıktan sadece yurttaşlarının yararlanması, gelişmesi ve güçlenmesiyle ulusal ekonomiye önemli katkı sağlar. Kabotaj, yerli ekonominin gelişmesi, yerli üretimimin desteklenmesi, kendi işadamlarının güçlenmesi konularında bir korumacılık sağlar.
Cumhuriyet`in ilk yıllarından başlayarak, Türkiye’nin olanaklarının ve sahip olduğu kaynakların ulus yararına kullanılması, toplumsal gönencin yükseltilmesi ve ulusal kalkınmanın sürdürülebilir kılınması hedeflenmiştir. Bu hedef, millet varlığının korunması ve devamı, milleti meydana getiren toplumun, başta güvenlik olmak üzere siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel bilim ve teknolojik hayatının ihtiyaçlarının karşılanmasına ve uluslararası ilişkilerde çıkarların korunmasıdır. İşte bu amaç doğrultusunda, birçok tedbir alınmıştır ve bunların başında “Kabotaj Kanunu” gelir.
Kabotaj Kanunu, denizlerdeki egemenlik haklarımızı vazgeçilemez biçimde geri alarak, yurttaşlarımıza sunulması, ulusumuzun gönencinin artırılmasına katkıda bulunduğu gibi, deniz kaynaklarımızın kullanılması ve denizciliğimizin gelişmesi için önemli bir süreci başlatmıştır.
Kabotaj Kanunu, aynı zamanda ülkemizin çağdaş uygarlığın güçlü ortaklarından biri durumuna gelmesi amacıyla başlatılan kalkınma seferberliğine hız kazandırmıştır. Ulu Önderin öngörüsüyle, denizciliğimizin gelişmesi yönünde atılan başarılı adımların bugün aynı hızla sürdürülmesinin önemi büyüktür.
Kabotaj Kanunu, ekonomik alanda da bağımsızlığın yerleşmesini sağlayan adımlardan biridir. Ulusumuzun denizlerdeki egemenlik haklarını geri alarak, yurttaşlarımızın hizmetine sunan Kabotaj Kanunu, deniz kaynaklarımızın kullanılması ve denizciliğimizin gelişmesi için önemli bir süreci başlatmıştır. Ekonomik alanda güçlenmenin önünü açmış, olanaklar sunulmuş, ülkemizin çağdaş uygarlığın güçlü ortaklarından biri durumuna gelmesini sağlayarak “Deniz Gücü”nü meydana getirmiştir.
Türk Ulusu’nun köklü geleneği ve büyük bir geçmişi olan Türk denizciliğinin korunup geliştirilmesi, deniz ticaret filomuzun rekabet gücünün yükseltilmesi, uluslararası alandaki gücümüzü ve ekonomik etkinliklerimizin artması, kendi karasularımızda egemenlik ve bağımsızlığımızın kaynağı, 1 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu ile mümkün olmuştur.
Bugün uluslararası rekabete açık denizcilik sektörümüz, güçlenen altyapısıyla, modern tersaneleriyle, gelişen limanlarımızla, yat turizmi ve marinalarımızla, büyüyen deniz ticaret filosuyla, ülke ekonomisine olan katkısıyla bir “Deniz Gücü” elde edebildiyse (ki bu da yeterli değildir) bunu Kabotaj Kanunu’na borçluyuz.
Ruhi Duman
İstanbul, 27 Ocak 2010