Menu

Aylık Yazı Dizileri

Cumhuriyetin Gücü

Cumhuriyetin Gücü


Giriş

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan günümüze kadar seksensekiz yıl geçti. Bu zaman kesitinde Anadolu Türk Toplumunun düşüncelerinde ve hayat tarzında yüzyıllara sığmayacak önemli gelişmeler meydana geldi. Bu gelişmelere bağlı olarak, bütün dış ve iç engelleme girişimlerine rağmen, daima ileriye, yeniliğe ve refaha doğru değişimler devam etti. Vatanın bütünlüğü, milletin birlik ve beraberliği korundu. Devletin bütün kurum ve kuruluşları, ilgi alanları ve ilişkileriyle çağdaşlaşma çabaları süreklilik kazandı. Türkiye; coğrafi konumu, jeopolitik, jeoekonomik özellikleri, milli güç unsurları, uluslararası bağları ve ilişkileri bakımından bir Asya, Avrupa, Avrasya, Kafkaslar, Ortadoğu, Balkanlar, Karadeniz ve Akdeniz ülkesi özelliklerine sahip oldu. Dünya Devleti özlem ve beklentilerini gerçekleştirme yolunda hızla ilerledi. Milletin düşünce ve eğilimlerini, vicdan ve inançlarını dikkate almayan, yabancı siyasi ve iktisadi yaklaşımlara özenen anlamsız söz ve eylemlere karşı “Devlet” ve “Devlete sahip olma” bilinci ve “Devlet Yüceliği” düşüncesi Anadolu Türk insan ve toplumunda giderek artan bir ihtiyaç ve beklentileri gerekleşti.

 

Cumhuriyetin Ülke Sınırları ve Türk Dünyası

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ülke sınırları Lozan Antlaşması ile belirlendi. Yeni vatanın toprak bütünlüğü, 783.562 km2 bir alanı kapladı. Komşularıyla 2.753 km kara ve 8.333 km deniz kıyısıyla bağlı kıtaları, bölgeleri, denizleri birbirine bağlayan bir durum ve konuma sahip oldu.

 

Bugün, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonucunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması ve Asya Türk Toplumlarının bağımsız devletlerine kavuşmaları sonucunda, Yeni Bir Türk Dünyası oluştu. Bu oluşum içerisinde Türkiye’nin ülke bütünlüğünün kendine özgü özellikleri, değeri ve gücü bir kez daha anlaşıldı.

 

Cumhuriyetin İnsan Gücü

Cumhuriyetin insan gücü sayısal olarak, kuruluşundan günümüze kadar ortalama yıllık %2,1 oranında arttı. Bu artış hızı ile kuzey yarım küresinde rakipsiz bir ülke oldu.

 

Cumhuriyetin ilanı tarihinde 12.500.000 tahmin edilen yorgun, bitkin ve yaralı insan gücü, 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında 13.648.270, 1935’de 16.158.018 nüfusa ulaştı. Bu yıllarda toplum dinç, yapıcı, kuvvetli, her güçlüğü yenmeye hazır, kendi düşünce ve özlemleri doğrultusunda yapılan inkılâplarla hayat tarzı ileriye yönelmiş özünü, inançlarını korumaya ve geliştirmeye kararlı, devletine sahip ve güvenen bir yapı ve durum gösterdi.

 

Bugün Cumhuriyetimiz 2010 yılı sonu itibariyle 73.722.988 milyonluk insan gücüne ulaştı. Bunun 37.043.182’si erkek, 36.679.806’sı kadından oluşmaktadır. Türkiye bugün 2009-2010 öğretim yılında 19.459.995 genç, okul öncesi eğitimden fakülte eğitimi gören bir nüfusa sahiptir. Cumhuriyetin nüfus yapısındaki özellikleri bölgesinde ve Avrupa’da rakibi olmayan genç nüfus gücünü meydana getirdi. (1)

 

Cumhuriyetin Siyasi Gücü

Siyasi güç, Cumhuriyetin öngördüğü ilke ve esaslar içinde oluşturulan hukuk düzeninde siyasi faaliyetlerin ve gelişmelerin devletin varoluş nedenleriyle uyumlu olarak, milli hedefler doğrultusunda, milli menfaatlerin sağlanmasındaki etkinlik şeklinde tanımlandı.

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasi gücü, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu ve bu egemenliğin kullanılmasında hiçbir ortak tanımaksızın, milli irade ile oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunduğu esasına dayanarak, 1924 Anayasası oluştu. 1921 ve 1924 Anayasaları ile değişmez ve değiştirilemez kurallar olarak Yeni Devletin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel yapısını teşkil etti. Bu tutum ve davranışlar Türk Millet Mücadelesi’ne “Demokratik” bir nitelik kazandırdı. “Türk Demokrasisi” kendi şartları ve çevresi içinde daha 1921 Anayasası ile kuruldu.

 

Anayasa adıyla anılan ve tanımlanan kanunlar, siyasi gücün oluşumunu ilke ve esaslarını, işlerliğini, kişi hak ve hürriyetleriyle ilişkilerini düzenleyen üstün ve bağlayıcı hukuk kurallarıdır. Anayasalara bu özellikleri nedeniyle “Devlet Kuran Yasalar” denildi. Gerçekte toplumun hukuk düzeninin temel çerçevesini Anayasa belirler, çizer ve ona uyularak tüm siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, bilim ve teknoloji hayatının ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması işlerlik kazanır.

 

Demokrasi, insanların sahip oldukları hakları en iyi biçimde kullanmalarına ve insanca yaşamalarına olanak tanıyan bir yönetim biçimidir. Cumhuriyet’in ilanının ardından toplumsal yaşamımıza giren demokrasiyi benimsememizin temelinde bu gerçek yatar. 

 

Cumhuriyetin İktisadi Gücü

Cumhuriyetin iktisadi gücü fertlerin mülkiyet hakları, ekonomik özgürlükleri ve girişim serbestliği sağlanmış, tam bağımsız hukuk düzeni içerisinde, Anadolu’nun ve bu yarımadayı üç yönden çeviren denizlerin iktisadi kaynak ve zenginliklerini etkin ve verimli şekilde kullanarak, rekabet edebilecek bir üretkenliğe kavuşturulması düşüncesine dayanır.

 

Millet Mücadelesinin ilkeleri arasında yer alan bu görüşler, Şubat 1923’de İzmir İktisat Kongresi’nde ve Lozan Antlaşması’nda kabul edildi. Kapitülasyonlar kaldırıldı. Yabancı sermaye ve girişimcilik imtiyazlardan arındırıldı. Cumhuriyetin ilk onbeş yılı iktisadi gücün kuruluş ve oluşturulmasının temellerinin atıldığı, ilkelerin belirlenip, uygulandığı dönem oldu. Bu süreç içerisinde, denk bütçe esasları uygulandı. Alt yapı yatırımlarına ağırlık verildi. Yabancıların elindeki işletmeler ve iktisadi faaliyetler millileştirildi. Merkez Bankası kurularak para konusunda tam yetki sahibi oldu. İş Bankası ile Türkler bankacılık alanında çalışmaya başladı. Tarım ve sanayi planları yürürlüğe girdi. Yabancı sermaye teşvik edildi.

 

Cumhuriyet, çeşitli iç ve dış tehditlerle, kendisine zaman, imkân ve kaynak kaybettiren tehlikelere rağmen bu düşünceyi gerçekleştirmeyi başardı. İktisadi hayatta güçlü olma hedefinden hiç ayrılmadı. Gelişme, güçlü bir ekonomik yapıyı her alanda kurma yolunda ilerledi.

 

Dünyanın, çevrenin şartlarına, toplumun ihtiyaç ve beklentilerine, ülkenin süratle kalkınmasına uygun modeller denedi. Stratejik tercihler yapıldı. Liberalizmden-devletçiliğe, devletçilikten-planlı karma ekonomiye, karma ekonomiden-planlı serbest pazar ekonomisine ve büyük ekonomik güç ve topluluklarla ortaklık hazırlıklarına geçişleri öngören politikalar izlendi.

 

Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet, temel tüketim ve ara malları alanında ithal ikamesi sağlamak amacıyla un, şeker, pamuk ile kömür, demir ve akaryakıt üretimine öncelik verdi. Cumhuriyetin ilk on bir yılında dört şeker fabrikası açıldı.(2) Türkiye yıllık kalkınma planlarıyla otomotiv, elektronik, uçak, gemi, vagon, beyaz eşya, çimento, demir çelik, giyim tekstil vb. alanlarda ilerleyerek bu ürünleri ihraç etmeye başladı. Türkiye, ekonomide dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinin başında gelmektedir.

 

Cumhuriyetin Askeri Gücü

Cumhuriyetin askeri gücü Kara, Deniz, Hava, Jandarma Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Teşkilatından oluşur. Cumhuriyet devletine içten ve dıştan gelebilecek olan her türlü tehdit ve tehlikelere karşı savunma görevini üstlenmiş olan silahlı devlet kuvvetidir. Yaptırım gücünü, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan alır. Türk Silahlı Kuvvetleri bilgi, deneyim, yüksek yetenek ve geleneksel sevk ve idare üstünlüğünü devamlı olarak yeni teknolojilerle ve muharebe tatbikatlarıyla geliştirir. İhtiyaçları olan silah, mühimmat, araç, gereç ve donanımları olabildiğince ülke kaynaklarından sağlayarak vatanın savunmasına, milli hedefler doğrultusunda milli menfaatlerin korunmasına etkin ve verimli biçimde heran hazır duruma getirilmesini kapsar. 

 

Türk askeri gücünün sahip olduğu tarihi ve kültürel değerlerin başında “millilik özelliği” öncelik taşır. Askeri güç, milli gücün bütün unsurlarının birleşkesi olmakla kalmaz, milletin kendisi ve öz varlığı niteliğini taşır. Milletten ayrılmaz, onun asli unsuru kendisidir. Yapısal özelliği bakımından milli menfaatlerle doğrudan ilgilidir. Milletin hizmetinde ve onun iradesine bağlıdır.

 

Askeri güç, vatansever milletin ruh ve düşünceleriyle, hayat tarzıyla bütünleşmiş özverili, bilgili, inisiyatif sahibi, en gelişmiş teknolojileri kullanabilen bilgi ve teknoloji üreten her kademedeki komutanlarıyla değer kazanır. Etkinlik ve verimlilik sağlar. Muharebe kuvvetini güç haline dönüştürür. Türkiye’nin askeri gücü, dünyada en güçlü orduya sahip ülke olarak dördüncü sırada, NATO’da ise Amerika’dan sonra birliğin gücünü değiştirebilen 2. ülke sıralamasında yer almaktadır.

 

Cumhuriyetin Sosyokültürel Gücü

Cumhuriyetin sosyokültürel gücü Anadolu Türk Toplumunun düşünce ve hayat tarzından kaynaklanan özelliklerini, tarihi bağ ve ilişkilerini, kültürel mirasını ve bunların meydana getirdiği tüm değerleri bilimin ve teknolojinin imkan ve vasıtalarıyla geliştirerek toplumun çağdaş ve ileri bir düzeye çıkarılmasını, sosyal güvencelerle kuvvetlendirilmesi esaslarını kapsar. Yeni devletin kuruluşundan sonra yapılan bütün inkılâpların, hukuki düzenlemelerin, alınan çeşitli önlemlerin, iktisadi kalkınmanın hedefi sosyokültürel gücü oluşturarak beklenen düzeye çıkarılmıştır.

 

Cumhuriyetin Bilim ve Teknoloji Gücü

Cumhuriyetin Bilim ve Teknolojik Gücü, toplumun siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel, güvenlik ve teknolojik hayatının yetişmiş insan gücü ihtiyacını karşılamak, millet mücadelesiyle kazanılan hürriyetleri hakları ve bağımsızlığı koruyabilmek, uluslararası güç ve rekabet mücadelesinde devletin etkinliğini artırmak için vazgeçilemez şartların başında gelen bilgi ve teknoloji üretim ve kullanımı esaslarını kapsamına alır. Yeni Devletin kuruluş yıllarında ve ilk onbeş yıl içinde eğitim ve öğretimde yaptığı inkılâplar, kurumlaşmalar, iktisadi ve özellikle sanayileşme konularında geliştirdiği ilişkiler bilgi ve teknoloji üretimine ağırlık veren uygulamalar olmuştur

 

Sonuç

Cumhuriyet’in sağladığı barış ve huzur ortamı sayesinde Türkiye, eğitimden sağlığa, sanayileşmeden altyapıya, siyasetten ekonomiye her alanda önemli atılımlar gerçekleştirdi. Egemenliğin kayıtsız koşulsuz ulusun olduğu bir yeni yönetim biçimi, Türkiye Cumhuriyeti’ne yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkese birey olma hakkını verdi ve sorumluluk yükledi. Devletin ve toplumun geleceğinden kendini sorumlu tutma bilincine eriştirdi. Etkin bireyi var eden bu anlayış, insanlığın ortak değeri olan uygarlığın gelişimine Cumhuriyet büyük katkılar sağladı.

 

Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü temeline dayanır. Hiçbir organ ya da kişi hukukun üstünde olamaz. Hukukun üstünlüğü, devletin tüm organlarının hukuka bağlılığını anlatır. Devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak egemenliği vardır.  Kurallar, yalnızca yönetilenler için değil, aynı zamanda yönetenler içindir. Yönetenlerin kurallara uymama özgürlüğü yoktur. Tam tersine, yönetim sorumluluğunu üstlenenlerin öncelikle kurallara uyma ve uyulmasını sağlama yükümlülüğü vardır.  Bütün bunların temeli Cumhuriyete dayanır.

 

Bugün çalışma hayatında çalışan kadın-erkek eşitliği varsa, refah ve mutluluk içinde özgürce insan olarak yaşıyorsa, alnı açık başı dik bir Türk vatandaşı olarak dünya ülkelerini geziyorsa bu, Cumhuriyetin gücü sayesindedir.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanı, Başbakan, iktidar, muhalefet, siyasi partiler, siyaset, seçim sandıkları, özgürce seçme ve seçilme hakkı, yetişmiş insan gücü, sivil toplum kuruluşları, bunlarının tümü Cumhuriyetin eseridir. Bugün eğer çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti’nden söz edebiliyorsak; bunun nedeni siyaset, kültür ve uygarlık kavramlarının birbirinden bağımsız düşünülmemesidir. 

 

Cumhuriyet demokrasisinden yararlanarak, onun özgürlük ortamına sığınarak çalışıyorsak, onun kurumlarını ve kurallarını kullanarak iş yapıyorsak, onun koltuklarına oturarak yönetiyorsak, onun kıyafetini giyerek çağdaş yaşam sürüyorsak, biz bunu Cumhuriyetin gücünden alarak yapıyoruz.

 

Bugün başınızı dört bir yana çevirip baktığınızda şehirleri, kasabaları, köyleri, yolları, köprüleri, otomobil fabrikalarını, gemileri, tersaneleri, uçakları, limanları, hava limanlarını, üniversiteleri, okulları, hastaneleri, okul bahçesinde özgürce oynayan çocukları ve üniversitede okuyan gençliği görürsünüz. Bütün bunlar Cumhuriyetin eseri olduğunu ve onun gücü sayesinde yapıldığını görürsünüz.

 

Onun için Cumhuriyet güçlüdür.

 

Her şey Cumhuriyetin eseridir.

 

Açıklamalar                            :

1.      Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK

2.      Alpullu, Uşak, Eskişehir ve Turhal Şeker fabrikaları.  

 

     Ruhi Duman

     İstanbul, 19Ekim 2011