Menu

Aylık Yazı Dizileri

Cumhuriyeti Korumak

Cumhuriyeti Korumak

 

1.     Giriş

Cumhuriyetin başlıca özelliği, bir milletin dünyanın başlıca büyük kuvvetlerine karşı tamamen yalnız kaldığı anda ve kendisini sömüren güçlerin yönettiği bir devrede harekete geçerek, toplanıp birleşerek “Ben Varım” şeklinde kurduğu sistem olarak görülür. Bütün bu gerçekler karşısında, Türk Milli Cumhuriyeti, kendine özgü kaynağının sonucu olarak dünya ihtilallarından ve siyasi hareketlerinden ayrılır.

 

Türk toplumu millet mücadelesini üzerinde hür ve bağımsız yaşayabileceği bir vatan için başlattı. Dış ve iç düşmanlarına karşı kazandığı zaferleri ve sonuçlarını Cumhuriyetle güvence altına aldı. Türk Milleti, binlerce yıllık tarihi gelişimin, mücadelelerinin sonunda varlığını Cumhuriyet denilen hayat tarzı içerisinde buldu ve bu hayat tarzı içerisinde koruyup geliştiğini kanıtladı.

 

Cumhuriyet, Türk toplumunun bütün kesimlerinin dengeli, anla­yışlı ve amaçta birleşen davranışlarının yarattığı bir eserdir. Türkiye Cumhuriyeti, tarihin çok çetin tecrübelerinin sonucu olarak orta­ya çıktı. Bu çıkışta emek vardır. Alın teri vardır. Kan vardır.  Millet olma çabası vardır. Türk Milletinin yitirilmiş görünen bütün öz yetenekleri, anlaşılamayan özellikleri, Cumhuriyetle belirli ve belgeli bir şekilde bütün dünyaya ispat edildi. 

 

2.     Millî Hâkimiyet

Cumhuriyet, halkın kendi hakkında karar vermesinin bütün siyasi araçlarını bünyesinde taşımasıdır. Gerçekte Millî Hâkimiyet, Cumhuriyetin ayrılmaz yaratıcı bir unsurudur. Halkın kendi idaresini seçtikleri ile sağ­layabilmesi, ancak bu sistemle gerçekleşmiştir. Halk idaresinin bölün­mezliği, milli kuvvetin parçalanmazlığı Cumhuriyetin sonucudur ve bir anlamda da Cumhuriyetin yaratıcısıdır.

 

Cumhuriyet, yeni ve tümüyle bağımsız bir Milli Devlet yaratma çabasıdır. Anadolu Türk Milli varlığının ortaya koyduğu ve kabul ettirdiği, geliştirdiği ve yükselttiği en büyük gerçek Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu gerçek, batının ve doğunun kolayca kabullendiği bir olay değildir. Türkiye Cumhuriyeti, çeşitli çıkar çevrelerinin de göz diktiği bir varlıktır.

 

Bir milletin devletini ve hükümetini kendi eseri gibi görmesinin yolu Cumhuriyetten geçer. Devlet ve hükümetin güvenli koruyuculuğu­nun yaratılabilmesi de ancak Cumhuriyetin sonucudur. Cumhuriyet ida­resinde toplumun yaratıcı ve yapıcı katkısı şekillenir ve kişiden başlayarak bütün toplum katlarına ulaşır. Toplumun refahı ve mutluluğu amacına yönelik bir devletin varlığı ortaya çıkmıştır.

 

Türk Milleti için Cumhuriyet, yalnız bir idare tarzı değildir. Cumhuriyet bi­zim için varlık ilkesidir. Var olma şuurunun başlıca temel taşıdır. Cumhuriyet, özgürlük ve bağımsızlık fikir ve düşüncelerinden de ötede, tarihin Türk toplumuna kazandırdığı milli kültür unsur ve kay­naklarıyla her zaman sağlanabilecek ve geliştirilebilecek Milli Birlik ve Milli Beraberlik şuurunun sonucudur.

 

3.     Cumhuriyetin Dayanakları

Cumhuriyetin temel dayanakları, Milli Güç ve Milli Hâkimiyet’tir. Bu iki kaynak tarihi gelişim içerisinde, millet mücadelesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Milli Gücü etken ve Milli İradeyi hâkim kılan temel, Milli Mücadelenin anlayış, düşünce, davranış ve eylem esasını ortaya koymuştur.

 

Temelleri çökmüş ve dağılmış, tarihi devrini tamamlamış Osmanlı İmparatorluğu, içerisinde bir avuç Türk’ün varlıklarını korumak, milli amaçlarına ulaşmak için, yalnız kendi güç ve kuvvetlerine dayanarak başlattıkları Milli Mücadeleyi yeni bir devlet kurarak sonuçlandırdılar. Milli Mücadele, Cumhuriyetin bütün dayanaklarını hazırlamakla kalmadı, ona sürekli olarak hayatta kalma, bağımsız yaşama, hür olma imkânlarını azim ve kararlılığını da hazırladı.

 

Kuruluşundan bugüne kadar, Cumhuriyetin karşılaştığı tehdit ve tehlikeler gözden geçirilir ve bunların nitelikleri ve yönleri dikkatle incelendiğinde, onun hala dimdik, genç ve bütün gelişmişliği ile nasıl ayakta durduğu daha iyi anlaşılır.

 

4.     Kurtuluş Mücadelesi’nin Kazandırdıkları

Anadolu Türk Toplumu, düşünce ve hayat tarzının yüzyıllara sığmayacak önemli gelişmelerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurdu. Bütün dış ve iç engelleme girişimlerine rağmen, daima ileriye, yeniliğe ve refaha doğru değişimlerini devam ettirdi. Vatanın bütünlüğünü, milletin birlik ve beraberliğini koruyarak, Dünya Devleti olma özlem ve beklentilerini gerçekleştirdi.

 

Özellikle:

a.     Lozan Antlaşması,

Türk Ulusunun köyden kente, batıdan doğuya tüm bireyleriyle göstermiş olduğu Kurtuluş Mücadelesi’nin direncin, dayanışmanın, kenetleşmenin zaferle sonuçlandığını tüm dünyaya ilan edilişinin adıdır.

 

Türk milleti, işgalcilerin silahlı güçlerine karşı çarpışırken, içerideki ihanet çetelerine karşı da zorlu bir mücadele verdiğini, maddi manevi tüm varlığını ortaya koyarak, bağımsızlık savaşımında özverinin sınırlarının olamayacağını göstererek savaştı, kazandı ve barış masasına oturdu. 


Türkiye barış masasında, karşı devletlerin aldatıcı tekliflerini kararlılıkla reddetti. Bu direnç, gerekirse yeni bir savaşı göze alma kararlılığın ifadesiydi. Özgürlüğünü kanla kazanmış bir milletin bağımsız eşit, egemen bir devlet çatısı altında yaşamasının garanti edildiği uluslararası imzalanan bir antlaşmadır.

 

b.    Kabotaj Kanunu

Kabotaj, bir devletin kendi limanları arasında yük ve yolcu taşıyan tüm gemilerinin kendi bayrağını taşıyan ve kendi vatandaşları ile donatılan, yer hizmetlerinde ve limanlarda tamamen kendi vatandaşlarının çalışması hakkıdır.

 

1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması ile yabancı gemilere tanınan kabotaj imtiyazı kaldırıldı. 1926’da Kabotaj Kanununun çıkartılmasıyla Türk karasularında, nehir ve göllerde bu hak tamamen Türk Bayraklı taşıt araçlarına ve Türk vatandaşlarına verildi.

 

Cumhuriyet, Kabotaj Kanunu ile Türk denizciliğinin kalkınmasını, ticaret filosunun gelişmesini,  limanların işletilmesini, balıkçılığın gelişmesini, iktisadi alanda ileri seviyelere ulaşılmasını ve denizciliğimizi uluslararası alanda söz sahibi olmamızı sağladı.

 

c.     Montrö Sözleşmesi

Lozan Antlaşması ile temelleri atılan ve 1936’da imzalanan “Montreux Boğazlar Rejimine İlişkin Sözleşme” ile Türk Boğazları üzerinde, Türkiye’nin hâkimiyeti yeniden kuruldu.

 

d.    Hatay’ın Anavatana İlhakı

1939’da Ankara’da imzalanan “Türkiye ile Suriye Arasında Toprak Sorununun Çözümüne İlişkin Antlaşma” ile Hatay Anavatana katıldı. Türkiye ile Suriye arasında sınır kesinleştirildi.

 

e.     Toprak Bütünlüğü

Bugün Türkiye, 814.578 km2’lik toprak bütünlüğüne sahip ve dünyanın en uzun sahil şeridi bulunan ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye’nin 2753 km komşularıyla olan kara sınırları ve 8.333 km deniz kıyı şeridi bulunmaktadır. Coğrafi konum itibariyle dünyanın en önemli bölgesine sahip olan Türkiye, kıtaları, bölgeleri ve denizleri birbirine bağlayan çok önemli bir ülkedir.

 

f.      Cumhuriyet’in İlkeleri

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan günümüze kadar, kuşaktan kuşağa devredilen ilkelerinden hiçbir şey kaybetmedi. Çünkü Cumhuriyet ilkeleri milletin güvenlik, mutluluk, refah isteklerinin ve hareketliliğin kefili oldu.

 

Türk toplumunun tarihsel niteliklerini kaynak kabul ederek topluma önce iç ve dış barışı önerdi ve bu öneri başlıca ilke olarak kabul edildi. Büyük Millet modelinde kavganın, çatışmanın, suçlamanın ve yağmanın yeri olmadığı bir sistemi getirdi. Cumhuriyet, çelişkiler yerine dengeleşmeyi: uzlaşmazlıklar yerine barışı: ayrılık ve farklılıklar yerine birliği: parçalanmak yerine bütünleşmeyi ilke edindi.

 

5.     Cumhuriyeti Korumak

Cumhuriyetin kuruluşunda nasıl emek, ter, kan ve millet olma çabası varsa O’nun korunmasında, geliştirilmesinde, ilkelerinin savunulmasında da aynı çabaların olması gerekir. Cumhuriyet bilim üzerine bina edilmiş bir anıttır. Cumhuriyet, fikri hür vicdanı hür nesiller istemektedir. Cumhuriyet, ancak müspet bilimle çağın gelişmelerine uygun teknolojik ve bilime yer veren çalışmalarla korunmalıdır.

 

Tarihimizin derinliklerinden başlayarak düne kadar geçen olaylar, düşünceler, fikirler bizim için sorunlarımızı çözmede yararlanacağımız en iyi araçlar olabilecektir. Önce, nerede olduğumuzu ve nereye yöneldiğimizi bilmemiz gerekir. Bu yolla neyin ve nasıl yapılması hakkında yeterince bilgi sahibi olabiliriz.

 

Sorunlarımızın olması, yaşamamızın sonucudur ve her zaman da olacaktır. Çünkü ebediyen yaşayacak bir milletin evlatlarıyız. Önemli olan sorunlarımızın varlığı değildir. Önemli olan sorunlarımıza yeterince eğilebilme gücünü bulabilmemiz ve gerekli en iyi gerçeklere uygunluğu oranında onlardan yararlanabilmektir. İçinde bulunduğumuz karışık sorunları ve bilinmesi güç geleceği aydınlatacak ışığı aramalıyız. Bu, geleceğimize ilişkin ümitlerimizin de kaynağı olmalıdır. Cumhuriyet Türkiye’sinin bütün evlatlarından istediği budur.  

 

Ülkemizin sorunları ile uğraşmak hatta içinden zor çıkabileceğimiz sorunların olduğunu ifade edebilmemiz, bizi karamsar bir görünüşe sevk etmemelidir. Gerçekte, nereden başlayıp nereye geldiğimizin muhasebesini yapmak görevimizdir. Türkiye, dünyanın bir unsurudur ve uluslar topluluğunun bir parçasıdır. Sorunlarımızın birçoğu, dünya sorunlarının bizdeki görünümleridir.

 

Tarihimizin bütünlüğü içerisinde, günümüz sorunlarını ve geleceğimizi aydınlatacak ışığı bulmalıyız. Uzak ve yakın geçmişin siyasi, sosyal, iktisadi ve kültürel olaylarına gerçekçi bir gözle bakarak, bugünün olaylarının ve günümüz sorunlarının ortak noktalarını, sebep-sonuç ilişkilerini tespit etmeliyiz. 

 

Türkiye’nin aydın ve cumhuriyetçi çocuklarını milli, laik, sosyal Cumhuriyetin bütün temel unsurlarına bağlı olarak yetiştirmeliyiz. Cumhuriyet ilkelerini bilen ve bu ilkeler için her türlü aydınlatma görevlerini birlikte yürütecek, sırasında mücadeleyi göze alan nesiller yetiştirmeliyiz.

 

Türk bayrağı altında yaşayan her vatandaş, Cumhuriyetin kazandırdıklarını, gücünü, özelliklerini, niteliklerini ve ilkelerini,  sonsuzluk sürecinde Cumhuriyeti koruma azim ve kararlılığında olmalıdır.

 

Ruhi Duman

Bostancı, 10 Ekim 2010