Menu

Aylık Yazı Dizileri

Toplum İlişkileri

Toplum İlişkileri


1.  Giriş 

Kültür kavramı ile ilgili tanımların ortak noktasında ise; bir toplumun yaşadığı tabiat üzerindeki farklı yaşam biçimi, dünya görüşü, tarihi, dini, dili, düşüncesi, ilişkileri ve benzeri ortak değerleri, o toplumun milli kültürünü oluşturur. Bu görüşlerin çoğu, bir “ihtiyaç” temeline dayanmıştır.

 

Toplum ilişkileri hakkında belirlenen özellikler ve nitelikler, yaşadığı çevreye ve kendisinden sonra gelecek nesillere aktarmaya çalışmasıdır. Bu sebeple toplum ilişkilerine önem vermek, onu kuvvetlendirmek ve yaşatmak gerekir. Her türlü gelişmenin, huzur ve güvenin kaynağı toplum ilişkileridir.

 

Her şeyden önce, toplumlararası ilişki kurabilmenin üç temel unsuru vardır. Bunlar: “Dil”, “Düşünce” ve “Kültür” dür. Bu üç unsur olmadan hiçbir ilişkinin kurulması mümkün değildir. 

 

2.   Dil

İnsanlar, yaradılışları gereği işbirliği yapmak, çevresindeki olayları ve nesneleri anlayıp ifade etmeye çalışmak ve düşüncelerini paylaşıp kendini ifade etmek için bir anlaşma aracının gerekliliğini hissetmişlerdir. Bu arayışın sonucunda, bir iletişim aracı olarak ta “dil” ortaya çıkmıştır. Dil, toplumların ihtiyaçlarından doğmuştur

 

Doğal süreç içerisinde oluşan diller toplum ürünleridir. Toplumu oluşturan bireylerin düşünme, görme ve varlık dünyası ile karşılıklı ilişkilerinde “dil oluşturma becerileri” oluşmuştur. Dili oluşturan bireyler kültürlerini, inanç yapılarını, gelenek ve göreneklerini, yaşayış biçimlerini ve bunun gibi bütün toplumsal değerlerini dillerine yansıtmışlardır.

 

Dil, insanın vazgeçilmez, ayrılmaz, bölünmez, parçalanmaz bir unsurudur. Dil, insanla birlikte meydana gelen, insanla birlikte var olan bir varlık alanıdır. Aynı zamanda dil, tarihi varlık ala­nının kurucusudur. Hiçbir dil kendiliğinden meydana gelmemiştir. Nasıl insan kendi tarihi­nin bir ürünü ise, kendi kültürünün geçmişten geleceğe uza­nan bir bağlantısı ise, dil de tarihin ve geçmiş kültürün bir ürü­nüdür. Bir topluma toplum ve ulusa ulus kimliğini veren de dilidir. Toplumlar ve uluslar,  dilin eseridirler.

 

Kültü­rün bütün unsurları da dilin varlığı ile bütünleşmek, birleşmek suretiyle bir değer taşır. Bu yaklaşımla dil insa­nı, toplumu, en gelişmiş şekliyle milleti meydana getiren ve bütün bunlarda dünü-bugüne-yarına bağlayan bir temeldir. Dil ol­mazsa insandan,  toplumdan, milletten ve millet­ler ailesinden söz edilemez. (1)

 

3.   Düşünce

Toplumsal ve üretici eylemler sonucunda düşünce oluşur. Bu oluşum sürecinde tarihsel ve toplumsal birikimler rol oynar. Çünkü düşüncenin kökeni insanın ve toplumun varlığına dayanır. İnsan topluluğunun dışında asla düşünce olamaz, düşüncenin üreticisi de kullanıcısı da insan topluluğudur. Düşünme, insanın içinden kendi kendisiyle konuşmasıdır. (2)

 

Düşünme eyleminin ürünü düşün­cedir. Düşünceler, düşünmenin yaratıcılığı içinde gerçekleşirler. Bu da ancak dil yoluyla olur. Bu bakımdan düşüncenin dil ile sıkı bir ilişkisi vardır. Dil ile akıl arasında da sıkı bir ilişki vardır. İnsan, akıl sa­yesinde konuşma yeteneğine sahiptir. Düşün­celer kelimelere dökülemiyorsa düşünme gerçekleşmemiş demektir.

 

İnsan, toplum içinde yaşayan, toplumsal bir varlık olarak içinde yaşadığı toplumun kültü­rel değerlerini öğrenir, onları kendi hareketle­rine ölçü olarak alır. Düşünme ile dil arasındaki en önemli ilişki “bütünleşme” dir. İnsan dili ile düşünür, dili ile düşüncelerini topluma ve gelecek nesillere aktarır. (3)

 

Düşünür de, toplumun bireyi olduğuna göre, o da içinde yaşadığı, eği­timini aldığı, dilini konuştuğu, dinine bağlan­dığı, ahlak kurallarına uyduğu belli bir toplu­mun parçasıdır ve içinde yetiş­miş olduğu toplumla arasında derin bir ilgi var­dır.

 

4.   Kültür

Kültür; toplum içinde kazanılan inanç, davranış ve düşünce kalıplarıyla meydana gelen bir düzendir. Kültür; toplumlarda yaşayan insanlar tarafından yaratılır, yaşatılır ve ortaklaşa paylaşılır. Paylaşılan ve kabul edilmiş olan tutum ve değerler o toplumun kültürüdür.

 

Kültür zamanla değişime uğrar. Bu değişimler insanda, toplumda ve onun oluşturduğu kültüre yansır. Bu yansıma, sisteminin bütünlüğünde birden gerçekleşmez. Bu bir süreç içinde değişim gösterir. Bu bazı alanlarda hızlı olurken bazı alanlarda yavaş olarak gerçekleşir. Bu alanlar arası uyum süreci, kurumlar arası bir farklılaşma meydana getirir.

 

Kültür, toplumların ihtiyacından doğar. Toplumun ihtiyaç ve düşüncelerine uymayan bir kültür, o toplum tarafından kabul görmez. Kültürün ancak toplum tarafından oluşturulduğunda ve toplumun hizmetinde olduğu zaman süreklilik kazanır.

 

Kültürün oluşması ve kültürden söz edilebilmesi için üç ana esas vardır. Bunlar:

1.      Bir toplumun var olması,

2.      Toplum içerisinde kişilerin karşılıklı etkileşmeleri,

3.      Müşterek bir dilin mevcut olması,
gerekli ve yeter unsurlardır. (4)

 

Kültür; insanın tabiat karşısındaki tutum ve davranışını kapsar. Kültür; insanın manevi değerlerinin elde edilmesi, fikri ve ahlaki gelişimin toplumsal değerlerle donatılmasıdır.

 

Kültürün özellikleri vardır. Bu özelliklerin üzerinde durulması gereken başlıca esasları:

1.    Kültür, toplumsal bir üründür, insanlar arası etkileşimden doğar ve gelişir,

2.    Kültür öğrenilir, doğuştan gelmez, içgüdüsel değildir, biyolojik kalıtımla gelişir,

3.    Kültürün başlıca taşıyıcısı “dil”dir. Dil aracılığı ile her yere yayılır.

4.    Kültür, uyucudur. Adalet, inançlar ve uygulamalara uyum sağlar. 

5.    Kültür, özel hünerler gösterilerek geliştirilir ve toplum üyeleri arasındaki bağları kuvvetlendirir.

6.   Kültür, kaideler düzenidir, simgeler ve maddi ürünler düzenidir. Bu, insanlar arası etkileşmeden doğar, gelişir ve kaideler düzenine yükselir. 

7.    Kültür, eylem düzenidir. Adetler, görenekler, örf ve birçok davranış kalıbını kapsar, (5)

 

Kültür, toplum içinde kazanılan ve iletilen yargı, inanç ve davranış ölçülerinden ortaya çıkan, alışılmış davranış kalıplarının maddi ürünlerinden meydana gelen bir düzendir. (6) 

 

      5.   Toplumsal Yapı

Dil bireydeki konuşma yetisinin kullanılabilmesi için, toplumsal yapı aracılığıyla kabul edilmesi gereken anlaşma ve uyuşmalar bütünüdür. Toplumsal yapı, toplumda organize olmuş ilişkiler bütünüdür ve toplumun çerçevesini oluşturur. Bu çerçeve, birey doğmadan önce kültürle korunmuş ve ilişkiler sistematik bir şekilde örgütlenmiş olmasıdır. Toplumsal yapıyı oluşturan bileşenler kültür, toplumsal sınıflar, statü, statüyle bağlaşık roller ve organik bütünlüğünün devam etmesi için gerekli olan (sağlık, eğitim, güvenlik vb.) kurumlardır.

 

Toplumsal yapının bileşenleri bireyin toplumsallaşma sürecine de yoğun etkide bulunur; bireyin hangi kültüre bağlı olduğu, sınıfsal konumu, kendisine miras kalan edinilmiş statüsü, zamanla sahip olduğu kazanılmış statüleri, buna bağlı rolleri onun karakter ve kimliğinin oluşmasında birinci dereceden etkilidir. Böylece toplumsal yapı geçmişin mirasını bugüne taşımakla kalmaz, mirasın geleceğe nasıl bir ilişkiler bütünü yaşayacağımızı da belirler. 

 

      6.  Yapısalcılık

Yapısalcılık, yapısalcı hareket çerçevesinde insan davranışları ve olgular, bu sistem ve yapılar aracığıyla incelenmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır. Yapısalcılığın en etkili olduğu alanlar dilbilim, göstergebilim ve antropoloji olmuştur. Yapısalcılık, bir kültürde anlamı ortaya çıkaran alt birimler arasındaki ilişkileri inceler.
 

7.   Toplum İlişkileri

Toplumları oluşturan bireyleri ortak paydada toplayan, büyük bir birleştirici etkiye sahip olan dilleridir. Dil, insanlardaki ulusal bilincin temelinde bulunur. Dillerin birleştirici etkisi üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Toplumların birbiriyle anlaşılabilmesi ve ilişki kurabilmelerinde, dilin büyük önemi bulunur. Dilin söz varlıkları içerisindeki deyimler, atasözleri, kalıplaşmış sözler ve terimler, o dili oluşturan toplumların özelliklerini belirler.

 

Diller, toplumların ortak değerlerinin aynası niteliğini taşır. Dildeki değişmeler toplumu, toplumdaki değişmeler de dili etkiler. Dillerin en büyük işlevlerinden biri, “kültür taşıyıcılığı” yapmalarıdır. Töre, inanç, kültür, toplumsal değerler, yaşayış biçimi ve benzer öğelerin tümü, dil aracılığıyla toplumlararası ilişki kurar ve geçmişten geleceğe taşır. (7)   

 

Toplumların düşünme güçlerini ve dünya görüşlerini belli ölçüde dil etkiler. Değerlerin taşıyıcısı, varlığın garantisi, kültürün aynası olan dilin gücü, ulus gücünün belirleyicisidir. Onu oluşturan ve onu koruyup yüceltmekle sorumlu olan ulus, varlığını devam ettirebilmesindeki dilin önemini çok iyi bilmelidir.

 

Kültürel öğeler, toplumun üyelerine bir hizmet verdiği ve doyum sağladığı için var olmuşlar ve toplumun hizmetinde olabilmiştir. Toplumun ihtiyaç ve düşüncelerine uymayan öğeler, o toplum tarafından kabul görmez.

 

Ulusları birbirlerinden farklı kılan unsurlar: dilleri, kültürleri, düşünceleri ve dinleridir. Bir ulusun dilinde olumlu yönde bir değişim arzulanırsa bu ancak o toplumun üretkenliğiyle sağlanır. Kültürün zedelenmemesi için, düşüncelerin toplumca üretilmiş olması gerekir.

 

Burada görmüş olduğumuz dilin, düşüncenin, kültürün ve toplumun birbirleriyle iç içe olmasıdır. Bu etmenlerden herhangi birinin değişmesi, özelden genele insan ölçeğinden toplumsal ölçeğe doğru artar. Bir toplum kendi düşüncesini kendi diliyle kültürünü oluşturur, geliştirir, toplumlararası ilişkiyi gerçekleştirir.   

8.   Vapur Donatanları ve Acenteleri Topluluğunun İlişkileri

Gemi acentelerinin önem sırasına konmuş görevlerinin başında temsil ettiği kişi ve kurumlarla olan ilişkileri gelmektedir. Acente/temsil olunan kişi ilişkisinin kurulmasına büyük özen gösterilmelidir. Temsil olunan kişi, coğrafi konum itibariyle uzak bilgelerde yerleşik olabilir. Bu yüzden yerel değişiklikler, eğilimler ve gelişmeler hakkında bilgi desteğine ihtiyacı olur.

 

Temsil olunan kişi, şüpheci ve aksi biri olabilir, ödemeler konusunda eli sıkı olabilir ve bazı hesaplara da itiraz edebilir. Bütün bunlara rağmen gemi acentesi, temsil ettiği gemiyle ilgili işlerin akışından ve gelişmelerden haberdar edilmelidir.

 

Gemi Acentesi, temsil ettiği gemi kaptanı ve personeliyle de iyi ilişkiler sağlamalıdır. Bazı gemi kaptanlarının ters ve geçimsiz olabileceği, acente hakkında donatanına olumsuz yönde rapor verebileceği asla unutulmamalıdır.

 

Liman acentesi, temsil olunan kişinin gözü ve kulağıdır. Gemi limanda kaldığı sürece, oluşan tüm olaylardan temsil olunan kişiyi bilgi sahibi tutmak, liman acentesinin sorumluluğudur.

 

Liman acentesi, geminin gelişinden önce limana girişi, yanaşma yeri ve yük işlemleri için hazırlık yapması için tahmini geliş tarihini almalıdır. Alınan bu bilgiler, yerel liman idaresine, terminaline ve yük sahiplerine iletilmelidir. Bu kişi ve kurumlardan alınan bilgilerde temsil olunan kişiye bildirmesi, liman acentesinin görevleri arasındadır.

 

Liman acentesi, temsil ettiği gemiyle ilgili liman başkanlıkları, gümrük idareleri, deniz polisi, sahil sağlık müdürlükleri, kılavuz ve römorkör işletmeleri, liman ve terminal işletmeleri, Kıyı Emniyeti ve Boğazlar Trafik Kontrolü vb gibi işletmelerle iyi ilişkiler kurmalıdır.

 

Geminin limanda bulunduğu süre içinde yükleme/boşaltma ile ilgili olaylar ve gelişmelerden temsil olunan kişiyi haberdar etmek ve bu olayları içeren bir “Olaylar Çizelgesi” tanzim ederek kaptan ve diğer ilgililere imzalatılmak, liman acentesinin görevleri arasında yer alır.

9.   Sonuç

Toplumsal yapı düzenli insan ilişkilerinden oluşur. Her toplumun kendine özgü özellikleri, ekonomik yapısı ve olgusu farklı şekillerde oluşur. Ekonomik olarak gelişmiş toplumlarda ileri sürülen görüşler, bu olgunun kültür kavramıyla birlikte ele alınmasıdır. İnsanların birbiriyle girdikleri etkileşimler sonucu oluşan maddi ve manevi öğeler, teknoloji ve onunla birlikte oluşan anlam, değer ve kurallar bütünü olarak tanımlanır.

 

Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği, topluluk içinde bulunan üyelerinin ihtiyaçlarını karşılama sürecinde, toplumu idare eden yönetimin resmi kurumlar arasındaki ilişkileri, gücü, otorite ve yönetim biçimi, kültürün oluşum sürecinde kendine özgü nitelikler taşıması, birikim sağlaması, şekillenmesi ve üyelerinin beklentilerini karşılamasında, bilim-bilgi ve kültürü ile başarılar kazanmış bir toplumdur.

Açıklamalar                   :

1.     E.Z. Ökte  YMHHD İlkeler-Amaçları-Hedefleri. Tarih Vakfı Yayını 2003 s.486-487

2.     A.G.E. s.486

3.     Dil, Düşünce, Kültür ve Toplum İlişkileri. Makale

http://www.webhatti.com/felsefe-sosyoloji-ve-psikoloji/48604-dil-dusunce-kultur-ve-toplum-iliskisi-[sosyoloji].html

4.     E.Z. Ökte  A.G.E. s. 409

5.     A.G.E. s.409-410

6.     George A. Lundberg, Clarence C. Schrag, Otto N. Larsen’in müştereken hazırladıkları “Sosyoloji” adlı eser.

7.     Dil, Düşünce, Kültür ve Toplum İlişkileri. Makale

http://www.webhatti.com/felsefe-sosyoloji-ve-psikoloji/48604-dil-dusunce-kultur-ve-toplum-iliskisi-[sosyoloji].html


Ruhi Duman
İstanbul, 20 Temmuz 2010